Home / Mevzuat / Suça Sürüklenen Çocuk ya da Suç Mağduru Çocuklar için Uzlaştırma
cocuklar-icin-ceza-hukuku-bilinci-projesi-1

Suça Sürüklenen Çocuk ya da Suç Mağduru Çocuklar için Uzlaştırma

Suça Sürüklenen Çocuk ya da Suç Mağduru Çocuklar için uzlaştırma işlemleri yapılırken aşağıdaki hususları göz önünde bulundurmak faydalı olacaktır.

Şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görenin, reşit olmaması ya da kısıtlı olması hâli ile mağdur veya suçtan zarar görenin ayırt etme gücü bulunmaması durumunda uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır.

Kural olarak evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar.

Evlilik devam etmekle beraber, ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse, velayet hakkı hakim tarafından eşlerden birine verilecektir.

Velayete bağlı hak, evliliğin ölüm ile sona ermesi halinde sağ kalan eşe, evliliğin boşanma ile sona ermesi halinde ise çocuğun kendisine bırakıldığı tarafa ait olacaktır.

Çocuğun anne ve babası, çocuğun doğumu anında evli değilse , velayet hakkı doğum ile birlikte kendiliğinden anneye aittir.

Kural, evlilik dışında doğan çocuğun annenin velayetine tabi olması olsa da, doğum anında annenin küçük, kısıtlı veya ölmüş olması ya da annenin velayet hakkının doğumdan önce kaldırılmış olması halinde, hakim çocuğun menfaatine göre, çocuğa vasi atayabilecek veya velayeti babaya verebilecektir.
Velayet hakkı, kural olarak, çocuğun ergin olduğu tarihe kadar devam eder.

Suç tarihinde yaşı küçük olup uzlaştırma görüşmeleri sırasında reşit olan çocuğun kendisi ile uzlaştırma görüşmeleri yapılmalıdır.
Medeni Kanunun 11. maddesi reşit (ergin) olmayı genel kural olarak 18 yaşın doldurulmasına bağlamıştır.

Yaşın doldurulması kavramı, halk arasında sıkça kullanılan yaştan gün alma kavramından farklıdır.

Yasal olarak yaşın doldurulması, kişinin net süre olarak o kadar yıl yaşaması anlamında kullanılmaktadır. Örneğin 22.12.2009 tarihinde doğan bir bebek, tam 365 gün (1 yıl) yaşadıktan sonra 1 yaşını doldurur. Bu nedenle yasal anlamda bu bebek 22.12.2010 tarihinde 1 yaşında olacaktır.

Aynı örnekten devam edersek 22.12.2009 tarihinde doğan bir bebek, 22.12.2027 tarihinde 18 yaşını dolduracak ve ergin (reşit) olacaktır.

Bir kişinin hangi yaşta ergin olacağını tespit etmenin en kolay yolu, doğum tarihine 18 yıl ilave etmektir.

Örneğin 5.Nisan.1989’te doğan bir kişi, 5.Nisan.1989+18= 5.Nisan.2007 tarihinde ergin olmuştur.

Halk arasında 18 yaşından gün alma olarak adlandırılan durum, yasal anlamda 17 yaşını doldurmuş olmak anlamına geldiğinden, *18 yaşından gün alan bir kişi henüz reşit (ergin) olmamıştır.

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK İÇİN UZLAŞTIRMA EDİMSİZ İSE;

CMK m. 253/4’te şüphelinin reşit olmaması hâlinde, uzlaşma teklifinin kanunî temsilcilerine yapılması öngörülmüşse de, edimin konusu kendisini maddî bir yükümlülük altına sokmayacak, özür dilemeyle ifa edilebilecek bir edim ise,, reşit (ergin) olmayıp ayırt etme gücüne sahip suça sürüklenen çocuğa uzlaşma teklifi yapılabileceğinin ve çocuğun uzlaşma önerisini kabul etmesi hâlinde uzlaşmanın gerçekleşmiş sayılacağının kabulü uygun olur.
Her ne kadar Türk Medenî Kanunu’nun 16. maddesinde, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” denilmekte ise de, aynı maddenin son cümlesinde, “karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir” hükmü mevcuttur.
Özür dilenmesiyle maddî bir yükümlülük altına girmeden, uzlaşma sonucunda “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilmesi ve artık soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaması, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılması (CMK m. 253/19, CMUY m. 7, 6), suça sürüklenen (şüpheli-sanık) çocuk için bir kazanımdır.

EDİMLİ OLSUN VEYA OLMASIN MAĞDUR İÇİN İSE;

Ancak aynı kuralı, suç mağduru veya suçtan zarar gören çocuk için söylemek mümkün değildir. Mağdur veya suçtan zarar gören çocuk reşit (ergin) olmadıkça, ayırt etme gücüne sahip olsa da, uzlaşma teklifinin çocuğun kanunî temsilcisine yapılması gerekir. Çünkü suç mağduru çocuğun, kendisine karşı işlenen soruşturma konusu suç nedeniyle uzlaşma teklifini kabul etmesi ve uzlaşma sağlanması hâlinde artık hukuk mahkemesinde tazminat davası açılamayacağından, karşılıksız kazanım söz konusu değildir.

UZLAŞTIRMA GÖRÜŞMELERİ, SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK İÇİN BARO TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLEN ZORUNLU MÜDAFİ İLE YAPILABİLİR Mİ ?

MÜDAFİİN GÖREVLENDİRİLMESİ

(Değişik madde: 06/12/2006 – 5560 S.K.21.md)

(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.

(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

Suça sürüklenen çocuklar için savunması alınırken baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafi ile (müdafinin görevi savunma ile sona erer) uzlaştırma görüşmeleri yapılamaz.

ÇOCUK, AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI BÜNYESİNDE KALAN ÇOCUK İSE;

Kurumda kalan veya koruyucu aile yanında kalan çocukların biyolojik anne ve babası ile velayet bağı devam ettiğinden kural olarak onlarla görüşmek gerekir, ancak uygulamada bu çocukların gerçek anne ve babalarına ulaşılma sorunu yaşandığından Kurumda bulunan sorumlu uzmanı ile görüşmeler yapılmaktadır. Ancak kurumda kalan çocuk borç altına giren bir sorumluluğa giriyor ise; bu çocuğa sulh hukuk mahkemesinden kayyum atanarak işlem yapılması daha doğru olacaktır.

Bu çocuklar evlat edinilmişler ise Evlat edinen kişilerle görüşmeler yapılmalıdır.

ÇOCUK EVLİ İSE;

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 6/1-c maddesi uyarınca 18 yaşını doldurmamış kişi çocuktur.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun (ÇKK) 3/1-a maddesi uyarınca daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını doldurmamış kişi çocuktur.

Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde; 18 yaşını doldurmamış her insan çocuk sayılmıştır. Kişi 18 yaşından önce ergin (reşit) olsa da çocuk sayılmaya devam edecektir. Bu anlamda; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 11. maddesinde erginlik (reşitlik) yaşı 18 olarak kabul edilmiş, 12.maddesinde 15 yaşını doldurmuş kişinin anne ve babasının rızası ile ve mahkemenin onayı ile ergin kılınabileceği kabul edilmiş, yine 16 yaşını doldurmuş kişinin hakim kararı ile, 17 yaşını doldurmuş kişinin ise anne ve babasının rızası ile evlenebileceği kabul edilerek evlenmenin kişiyi ergin kılacağı belirlenmiş ise de, bu durumlarda dahi ergin kılınan kişinin çocuk olma hali devam edecektir. 16 yaşında evlenmiş ve bu nedenle ergin sayılmış kişi ile 15 yaşında yargısal karar ile ergin kılınmış kişi TCK ve ÇKK bakımından çocuk olmaya devam edecektir. (Kaynak: ÇOCUKLARIN CEZA HUKUKUNDAKİ YERİ VE ÇOCUKLARIN KORUNMASI
Yazar: Yargıtay 5. Ceza Dairesi Üyesi Mehmet Akarca)

Teklif formu ve raporda kanuni temsilcinin imzası alınır isminin yanına parantez içinde mağdur veya Ssç’nin ad ve soyadını yazabilirsiniz.

Uygulamada dosyanın tarafı olan S.S.Ç uzlaşma neticesinde borç altına giren bir sorumluluğa girmiyor ise kanuni temsilcisi olan anne veya babanın birisi tarafından yapılan uzlaştırma görüşmeleri kabul görmektedir.( takdire dayalı olan bu durumda dosyanın savcısı ile irtibata geçmeniz önerilir. )
S.S.Ç için borç altına giren bir uzlaşma ise her ikisi imzalamalı, ancak özür veya edimsiz ise anne veya babadan birisinin imzası kabul edilmektedir.

YASAL MADDELER…

Madde 335.- Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.

Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar.

Ana ve baba evli ise;

Madde 336.- Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.

Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir.

Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.

Ana ve baba evli değilse;

Madde 337.- Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.

Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.

Suça Sürüklenen veya suç mağduru çocuklar ile kanuni temsilcinin menfaatlerinin çatıştığı durumlarda;

Kanuni temsilci mümeyyiz olmayan küçük adına şikayet hakkını kullanamaz. Bu durumda küçüğe Medeni Kanun hükümlerine göre kayyım atanmalıdır.

“Sanığın oğlu olan küçük mağdura müessir fiilde bulunduğu, sanığın mağdurun annesi olan eşinden ayrıldığı ileri sürülmesine göre küçüğün velayet durumu araştırılarak, velayetin annesinde olması halinde annesinden sanık hakkında şikayetçi olup olmadığının sorulması, velayetin babası olan sanıkta olması durumunda ise meydana gelen çıkar çatışması dolayısıyla MK.nun 403. maddesi yoluyla aynı yasanın 426. maddesi uyarınca mağdurun bu davada temsili yönünde Sulh Hukuk Mahkemesince özel kayyum atanması sağlanıp, bu kayyumun aynı Kanunun 462. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinden husumet izni alındıktan sonra TCK.nun 108. maddesinde belirtilen süre içerisinde usulünce şikayet hakkını kullanabilmesi için bu hususun beklenmesi yönünde CMUK.nun 253/4 maddesi uyarınca durma kararı verilmesi icabederken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.” (2. CD. 16.11.2006, 2006/2716 E.,18388 K.) Ahmet Ertaş.
(böyle bir durumla karşılaşırsanız dosya savcısı ile görüşmenizde fayda vardır. )

Kaynak: Uzlaştırma 2018 facebook sayfası

hakkında Uzlaşma Bilinci

İstanbul Anadolu Adalet Sarayı / Uzlaştırmacı / Uzlaştırma Portalı / Kurucu Üye

Ayrıca Kontrol Et

Uzlaşmanın Sağlanması Halinde Soruşturma Konusu Suç Nedeniyle Dava Açılamaz Hükmü İptal Edildi

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi Maddi ve manevi tazminat talebiyle açılan davada ,  4/12/2004 tarihli …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir